OTİZM
SEN NESİN?
Kocaman
bir şey var hayatımızda. Zor, bilinmez, korkutucu, şaşkınlık
verici ve de karmaşık; OTİZM.
Otizm ilk 3 yaşta
kendisini gösteriyor. İnsanlarla uygun ilişki kuramamak olarak ifade edilen,
sinir sistemiyle ilgili bir gelişimsel bozukluk olarak tanımlanıyor. Beyin
faaliyetleri ile sinir sistemi arasındaki bağlantı problemlerinden
kaynaklanıyor. Geç fark edilme riski olmasının sebebi otizmin beyinde yaşanan
sorunlardan kaynaklanıyor olması.
Kendini dışarıdan çok
belli etmez. Boşa sinsi canavar demiyorum. Erken teşhis edilmesi hem zor hem de
çok önemli. Genel anlamda erken çocukluk döneminin gelişimsel bozukluğu olması
da bundan kaynaklanıyor. Bu öyle bir şey ki üstüne gidilmez ve başıboş
bırakılırsa insanın tüm benliğini, hayatını, duygularını ele geçirip kendi
kurallarını uygulamaya başlıyor. Çocuk yaşta özel eğitime
başlamak çok çok önemli.
Çocuklukta otizmi fark
etmek her zaman kolay olmuyor. Zaman zaman yapılan atipik davranışların olağan
kabul edilmemesi ve titizlikle gözlemlenmesi gerekir. Örneğin çocuğunuz adını
söylendiğiniz ilk anda size dönmüyor veya bakmıyorsa bunu görmezden gelmeyin.
“Çocuğum ekâbir, ağır adam ya da uyuşuk, şahsına münhasır...” gibi daha
karakteristik tespitler koyup ne yazık ki gevşek davranılabiliyor. Bir diğer
yanılgı konuşmanın gecikmesine çevreden ve aileden söylenen gerekçeler oluyor;
dayısı da geç konuşmuştu, babası 4 yaşında konuşmuştu gibi. Böyle olunca aileler çocuklarına objektif bakamayabiliyor.
Elbette her çocuk
farklı. Kimi sakindir, kimi hareketli, kimi 1 yaşında kimi 3 yaşında konuşur,
bazıları daha çok tepki verir bazıları rahattır. Ama otizm bunların çok
ötesinde bir tepkisel bozukluk. Bunun ayrımını yapmak bebeklerde ve çok küçük
yaştaki çocuklarda zor. Kişinin uzmanlarıyla bağlantı kurmak bu noktada önem
arz ediyor.
Bir çocuğa otizmli
diyebilmek için:
1- Göz teması kuramıyor
2- Adına dönmüyor –bakmıyor, her hangi bir
tepki vermiyor
3- Oyuncaklarıyla oynamıyor, etkili ve doğru
oynamıyor ( örnekse, arabayı sürmek yerine ters çevirmesi gibi)
4- İnsanlarla etkileşime girmiyor
5- İstediği bir şeyi elini/ parmağını
uzatarak göstermiyor
6- Arkadaş ortamında durmuyor ve onlarla
oynamıyor
7- Ellerini gözünün önünde ileri geri
sallıyor
8- Kendi etrafında sürekli dönüyor
9- Aşırı hareketli veya hiç hareketsiz
10- Çevresiyle
hiç ilgilenmiyor ya da seslere aşırı duyarlı
11- Kendi
kendine konuşuyor ve oynuyor, arkadaşlarının yanına gitmiyor
12- Sadece
tek bir oyuncağı oynuyor
13- Anlamsız
zamanlarda çığlık atıyor, ağlıyor veya sebepsiz yere gülüyor
14- Tek
bir yere gözünü dikip hiç ayırmadan sürekli bakıyor
15- Korkuyu
veya tehlikeli şeyleri bilmiyor, anlamıyor
16- Banyo
yapmaktan veya sudan korkuyor
17- Tek
çeşit yemek yiyor başka hiçbir şey yemiyor ( örnekse sadece tost yemesi gibi)
18- Sinirlendiği
zaman bağırıyor, tuhaf sesler çıkarıyor veya kendine zarar verici hareketlerde
bulunuyor
19- Tek
çeşit ve renk giymek istiyor ( sadece beyaz tişört giymek veya arabalı kırmızı
tişörtünü giymek ve başka hiç bir şey giymek istememek gibi )
20- Geceleri
sık sık ağlayarak ya da kriz geçirerek uyanıyor ve gece boyu hiç uyumuyor
21- Konuşma
yaşlarına geldiği halde (2 3 gibi) hiç kelimesi yok
22- Sorulara
yanıt vermiyor ( örnekse aç mısın?)
Bu belirtilerin
en az 4’üne sahipse o çocuk otizmlidir. Derecesi farklı olabilir. Otizmin tek
tip hali yok. Her insanın farklı ve benzer özellikleri olduğu gibi otizmli bir insanın
da birbirlerine benzer yanları ve değişik yanları vardır.
Otizm
insan karakterleri kadar çok farklı özelliklere sahip. Otizmin sinsi bir
bozukluk olmasının en büyük nedeni kişilik sorunlarıyla veya karakter
özellikleriyle karıştırılabilecek olması. Bunun ayrımını yapabilmek için
çocuğunu iyi tanımak onu iyi gözlemlemek gerekiyor. Oğlum insanlara dokunmaktan
rahatsız olmayan aksine teması seven bir çocuk. Zaman zaman bu da atipik
özellikler doğurabiliyor. Örneğin, bir restoranda otururken başka bir masaya
gidip oturabiliyor, ya da yolda yürürken yanımızdan geçen yabancı birinin
elinden tutabiliyor. Diğer yandan başka bir otizmli çocuk insanlara dokunmuyor
ve hatta sert pürüzlü yüzeylere elini süremiyor. Yani her çocuğun otistik
belirtileri değişkenlik gösterebiliyor. Kimi çocuk konuşmaz kimi ise güzel
konuşur fakat göz teması hiç kurmaz. Kimi tek tip yiyecek yer kimi tek tip
giysi giyer.
Oğlum
2 yaşındaydı. Eliyle hiçbir şeyi göstermez gidip onu kendisi alırdı. Ben de
kendi işini kendi yapıyor ne güzel der sevinirdim. Sonra bir oyun grubuna
başladı. Grubu izlemeye gelen pedagog iki üç gözlemden sonra oğlumun eliyle
işaret etmediğini söyledi. Pedagog’a hiçbir anlam verememiş hatta ona
sinirlenmiştim. Parmakla göstermek ne zamandan beri geçerli bir hareket oldu.
Ayıp sayılmaz mıydı? Ne güzel göstermiyor kendi alıyor dedim. Oysa işin boyutu
böyle değildi tabi. Anne duygusallığı ve ilk anne olmanın tecrübesizliğiydi.
Olması
gereken olmadığında bunu anlamakta güçlük çekiyor olmak büyük bir suç değil
elbette. Daha önce hiç bebek ve çocukla yakın ilişki kurmamış olabilirsiniz.
Çocuğun her yaptığı şeyin doğru olup olmadığını anlayamayabilirisiniz. Çünkü
her çocuk farklı olabiliyor. Tecrübeler değişebiliyor.
Daha
sonra,
Oğlumun,
adını söyleyince yanıt gelmemesi üzerine kulaklarını kontrol ettirmeye karar
verdik ve bir kulak burun boğaz doktoruna gittik. Ama sebep o değildi, çok daha büyük bir şeydi!
İlk
gittiğimiz yer iyi eğitmenlerin ve profesyonel, işine bağlı dürüst
yöneticilerin olduğu bir özel eğitim merkeziydi. Önümüze yepyeni bir hayatın
kapısını ilk açacak yer burasıydı ve şanslıydık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder