22 Kasım 2021 Pazartesi

OTİZM SEN NESİN?

 

OTİZM SEN NESİN?

 

Kocaman bir şey var hayatımızda.  Zor, bilinmez, korkutucu, şaşkınlık verici ve de karmaşık; OTİZM.

Otizm ilk 3 yaşta kendisini gösteriyor. İnsanlarla uygun ilişki kuramamak olarak ifade edilen, sinir sistemiyle ilgili bir gelişimsel bozukluk olarak tanımlanıyor. Beyin faaliyetleri ile sinir sistemi arasındaki bağlantı problemlerinden kaynaklanıyor. Geç fark edilme riski olmasının sebebi otizmin beyinde yaşanan sorunlardan kaynaklanıyor olması.

Kendini dışarıdan çok belli etmez. Boşa sinsi canavar demiyorum. Erken teşhis edilmesi hem zor hem de çok önemli. Genel anlamda erken çocukluk döneminin gelişimsel bozukluğu olması da bundan kaynaklanıyor. Bu öyle bir şey ki üstüne gidilmez ve başıboş bırakılırsa insanın tüm benliğini, hayatını, duygularını ele geçirip kendi kurallarını uygulamaya başlıyor. Çocuk yaşta özel eğitime başlamak çok çok önemli.

Çocuklukta otizmi fark etmek her zaman kolay olmuyor. Zaman zaman yapılan atipik davranışların olağan kabul edilmemesi ve titizlikle gözlemlenmesi gerekir. Örneğin çocuğunuz adını söylendiğiniz ilk anda size dönmüyor veya bakmıyorsa bunu görmezden gelmeyin. “Çocuğum ekâbir, ağır adam ya da uyuşuk, şahsına münhasır...” gibi daha karakteristik tespitler koyup ne yazık ki gevşek davranılabiliyor. Bir diğer yanılgı konuşmanın gecikmesine çevreden ve aileden söylenen gerekçeler oluyor; dayısı da geç konuşmuştu, babası 4 yaşında konuşmuştu gibi. Böyle olunca aileler çocuklarına objektif bakamayabiliyor.

 Elbette her çocuk farklı. Kimi sakindir, kimi hareketli, kimi 1 yaşında kimi 3 yaşında konuşur, bazıları daha çok tepki verir bazıları rahattır. Ama otizm bunların çok ötesinde bir tepkisel bozukluk. Bunun ayrımını yapmak bebeklerde ve çok küçük yaştaki çocuklarda zor. Kişinin uzmanlarıyla bağlantı kurmak bu noktada önem arz ediyor. 

Bir çocuğa otizmli diyebilmek için:

1-    Göz teması kuramıyor

2-    Adına dönmüyor –bakmıyor, her hangi bir tepki vermiyor

3-    Oyuncaklarıyla oynamıyor, etkili ve doğru oynamıyor ( örnekse, arabayı sürmek yerine ters çevirmesi gibi)

4-    İnsanlarla etkileşime girmiyor

5-    İstediği bir şeyi elini/ parmağını uzatarak göstermiyor

6-    Arkadaş ortamında durmuyor ve onlarla oynamıyor

7-    Ellerini gözünün önünde ileri geri sallıyor

8-    Kendi etrafında sürekli dönüyor

9-    Aşırı hareketli veya hiç hareketsiz

10- Çevresiyle hiç ilgilenmiyor ya da seslere aşırı duyarlı

11- Kendi kendine konuşuyor ve oynuyor, arkadaşlarının yanına gitmiyor

12- Sadece tek bir oyuncağı oynuyor

13- Anlamsız zamanlarda çığlık atıyor, ağlıyor veya sebepsiz yere gülüyor

14- Tek bir yere gözünü dikip hiç ayırmadan sürekli bakıyor

15- Korkuyu veya tehlikeli şeyleri bilmiyor, anlamıyor

16- Banyo yapmaktan veya sudan korkuyor

17- Tek çeşit yemek yiyor başka hiçbir şey yemiyor ( örnekse sadece tost yemesi gibi)

18- Sinirlendiği zaman bağırıyor, tuhaf sesler çıkarıyor veya kendine zarar verici hareketlerde bulunuyor

19- Tek çeşit ve renk giymek istiyor ( sadece beyaz tişört giymek veya arabalı kırmızı tişörtünü giymek ve başka hiç bir şey giymek istememek gibi )

20- Geceleri sık sık ağlayarak ya da kriz geçirerek uyanıyor ve gece boyu hiç uyumuyor

21-  Konuşma yaşlarına geldiği halde (2 3 gibi) hiç kelimesi yok

22-  Sorulara yanıt vermiyor ( örnekse aç mısın?)

Bu belirtilerin en az 4’üne sahipse o çocuk otizmlidir. Derecesi farklı olabilir. Otizmin tek tip hali yok. Her insanın farklı ve benzer özellikleri olduğu gibi otizmli bir insanın da birbirlerine benzer yanları ve değişik yanları vardır.

Otizm insan karakterleri kadar çok farklı özelliklere sahip. Otizmin sinsi bir bozukluk olmasının en büyük nedeni kişilik sorunlarıyla veya karakter özellikleriyle karıştırılabilecek olması. Bunun ayrımını yapabilmek için çocuğunu iyi tanımak onu iyi gözlemlemek gerekiyor. Oğlum insanlara dokunmaktan rahatsız olmayan aksine teması seven bir çocuk. Zaman zaman bu da atipik özellikler doğurabiliyor. Örneğin, bir restoranda otururken başka bir masaya gidip oturabiliyor, ya da yolda yürürken yanımızdan geçen yabancı birinin elinden tutabiliyor. Diğer yandan başka bir otizmli çocuk insanlara dokunmuyor ve hatta sert pürüzlü yüzeylere elini süremiyor. Yani her çocuğun otistik belirtileri değişkenlik gösterebiliyor. Kimi çocuk konuşmaz kimi ise güzel konuşur fakat göz teması hiç kurmaz. Kimi tek tip yiyecek yer kimi tek tip giysi giyer.

Oğlum 2 yaşındaydı. Eliyle hiçbir şeyi göstermez gidip onu kendisi alırdı. Ben de kendi işini kendi yapıyor ne güzel der sevinirdim. Sonra bir oyun grubuna başladı. Grubu izlemeye gelen pedagog iki üç gözlemden sonra oğlumun eliyle işaret etmediğini söyledi. Pedagog’a hiçbir anlam verememiş hatta ona sinirlenmiştim. Parmakla göstermek ne zamandan beri geçerli bir hareket oldu. Ayıp sayılmaz mıydı? Ne güzel göstermiyor kendi alıyor dedim. Oysa işin boyutu böyle değildi tabi. Anne duygusallığı ve ilk anne olmanın tecrübesizliğiydi.

Olması gereken olmadığında bunu anlamakta güçlük çekiyor olmak büyük bir suç değil elbette. Daha önce hiç bebek ve çocukla yakın ilişki kurmamış olabilirsiniz. Çocuğun her yaptığı şeyin doğru olup olmadığını anlayamayabilirisiniz. Çünkü her çocuk farklı olabiliyor. Tecrübeler değişebiliyor.

Daha sonra,

Oğlumun, adını söyleyince yanıt gelmemesi üzerine kulaklarını kontrol ettirmeye karar verdik ve bir kulak burun boğaz doktoruna gittik.  Ama sebep o değildi, çok daha büyük bir şeydi!

İlk gittiğimiz yer iyi eğitmenlerin ve profesyonel, işine bağlı dürüst yöneticilerin olduğu bir özel eğitim merkeziydi. Önümüze yepyeni bir hayatın kapısını ilk açacak yer burasıydı ve şanslıydık.

 

 


Hiç yorum yok: