22 Kasım 2015 Pazar

İçimde Büyüyen



Bir mucize gerçekleşiyor. İçimde bir insan büyüyor. Bunun farkında olmak Tanrı’nın varlığına yemin etmekle aynı şey sanki. Karnımda yüzlerce kelebek uçuşuyor, yüzümde gülücükler açıyor. İliklerime kadar seni hissediyorum. Kadınları yadırgamayın. Onlar doğursun. Ne başarı, ne terfi, ne aşk, hiçbir şey bir bebeği dünyaya getiriyor olmanın hazzının yerine geçemez. Hayat boyu mutluluk diye yaşanan ne varsa hepsi toplanıp insanın içine konuyor. Hani güzel bir rüya görürken birden uyanır ve tekrar uyuduğunda aynı rüyaya kaldığın yerden devam etmek istenir. Bebeğimle her sabah ve her gece en güzel rüyamı yaşıyorum.
Cennet annelerin ayakları altında. Evet, öyle. Gerçekten öyle. Ben onun üstünde doyasıya keyfini sürüyorum. Kerem, cennetimin meyvesi. Daha yüzünü görmeden, sesini duymadan hiç bitmeyecek bir aşkla sana bağlandım. Koşulsuz, şartsız. Hücrelerim, kalbim, tüm uzuvlarım senin için canlanıyor. Sevgi de seninle beraber içimde büyüyor. 
Dünyaya gelmek için çok çalışıyorsun. Bu uzun yoldan gelişini anbean izliyorum. Hele bir gel. Nur yüzünü görüp, güzel sesini bir duyayım o zaman bu haz katbekat artacak. Bu büyü artarak devam edecek. Aşkım dağlar kadar ulu ve evren kadar bitimsiz olacak. Anne olmanın keyfini seninle tadacağım. Mutluyum Kerem ve hiçbir şeyden korkmuyorum. Cesaretim sevgimden besleniyor ve doğum günün yaklaştıkça sevgi ile beraber cesaretim de artıyor. Bu gücü sen veriyorsun bana, güzel bebeğim. Karmaşık duygular içerisindeyim ama yine de içimdeki aşk hiç yok olmuyor. Aksine her geçen gün öyle çoğalıyor ki beni taşıyor; çevremi ve etrafımdaki herkesi sarıyor. 
 Mucizesini göstermesi için vücudumu verdiğim fedakâr bir tanrı görevlisiyim sanki. Rahmim, yumurtalıklarım onun birer askeri. Tanrım, içimde büyüyen sen bana onu gösteriyor. 
Seni kucağıma almama iki aydan az kaldı. İflah olmaz bir özlemle bekliyorum. Tatlı bir sabırsızlık sarıyor yüzümü, ellerimi. Titriyorum. Rüyalarım her zamankinden çok gerçek dışı ama hayallerim daha bir ulaşılası. Sevmek, sevilmek, var olmak, yaşadığını hissetmek, başarmak, yaratmak, bunların hepsinin bir arada olduğu bir oluşumun içinde kendimi üretiyorum. Aşk yeni anlamlar kazanıyor, çeşitleniyor. Güzellik kavramı bende yeni anlamını buluyor.
Şimdi bunları yatağıma uzanmış yazarken, karnımın üstünde defterim, sol elimle kalemi diğer elimle karnımı-seni tutuyorum. Çağlayan duygularımı deftere döküyorum. Sen de beni duyuyor ve yanıtlıyorsun. Okşuyorsun içimi. Ellerini hissediyor, kalp atışını dinliyorum. Bebeğim, bu senin güncen. Senden geldiği gibi dökülüyor satırlara kalemimden. Aşk sözcükleri beni aşıp kitaplara giriyor.  Anlatmaya ne sayfalar ne de mürekkepler yetiyor. Dünyayı dolduruyor. Taşırmadan, israf etmeden tamamlıyorum boşlukları. Buna evlat sevgisi deniyor öğreniyorum.



2 Kasım 2015 Pazartesi

AŞK KÖPEĞİ



…Burada, insanların kurduğu şehirlerde korku var. Bazen insanların yüzlerine bakmak bile korkuyu görmeye yetiyor. Öyle ışıksız ki, ödüm patlıyor…

Şeytana satılmış ruhlar, gem vurulamayan hırslar; tertemiz kalbiyle cendereye sıkıştırılmış bir kadın...

Ve bizi insanlığımızdan utandıracak bir köpek...

‘‘Yarından Önce’’nin yazarından yine nefesleri kesecek bir başucu kitabı...