4 Aralık 2021 Cumartesi

Başlamak

 

Otizmi ilk duyduğum günü hiç unutmadım. 10 Mart 2018 cumartesi… O gün kreş pedagogunun önerisi ile bir konuşma terapistine gitmiştik. Anne babası olarak amacımız birkaç seansla Kerem’in konuşmasını hızlandırabilmekti. Sağlıklı, sevgi dolu bir çocuktu, anne sütü alıyor, düzenli besleniyor ve uyuyordu. Mutluydu, neşeliydi. Kerem 25 aylıktı ve bir tek kelime, hece dahi konuşmuyordu.

Bu tarihten biraz daha önceye gitmek isterim.

Kerem bir buçuk yaşına girdiğinde babası ona bir araba aldı. Kerem arabaya baktı, altına üstüne dokundu, tekerleklerini elledi ve bir kenara koydu. “hadi araba sürelim”, der eline tutuştururduk, birkaç dakika tutar yine bırakırdı. Ertesi hafta altı parçalı hayvan resimleri olan bir yapboz koydum önüne. İki parçayı birleştirdiğini gördüm. Daha önce hiç yapboz yapmamışken bunu yapabiliyor olması gurur vericiydi. Varsın arabayla oynamasın, topu atmasın, yapbozu yapıyor ya, dedik. Bilmiyorduk, bambaşka sebebi vardı.

 İşte, biz oğlumuzun önemli bir sorunu olmadığını düşünerek konuşma terapistinin yanına gitmiştik. Sadece konuşma konusunda yardım edecek diye düşünüyorduk. Bırakın buzdağının saklı yerini, ufacık kısmını gördüğümüzün bile farkında değildik. Otizm hayatımıza çoktan girmişti. Ya da şöyle demeliyim, otizm hayatının içine biz giriyorduk.

“Siz bir test yaparak bunu nasıl çözdünüz, nasıl anladınız? Diye sordum. İlk aklıma gelen soru bu olmuştu, “nasıl anladınız?” Aslında bu soru şu demekti, yanılıyorsunuzdur belki, yaptığınız test ve teşhis yanlış olamaz mı?

Ama maalesef yanlış değildi.

Kerem oyun bölümündeki oyuncaklarla oynarken, uzman arada Kerem’e sesleniyordu, o dönüp bakmıyordu. “Sevdi oyuncakları”, dediğimi hatırlıyorum. O an uzmanın yüzündeki ifadeyi hiç anlamamıştım ama şimdi biliyorum, o ifade kaygıydı.

Biz görüşmeden çıktık. Bu adam ne dedi öyle dedik, birbirimize. Otizm de nereden çıkmıştı? İşte o cumartesi bizim hayatımızın değişmeye başladığı ilk gün oldu.

Kerem oyuncaklarla oynamaz, adına bakmazdı. Oturduğu yerde ileri geri sallanmasının, gece ağlayarak uyanıp uykuya saatler sonra dalmasının sebebinin otizm olduğunu öğrendiğimizde bunun durdurulması gereken tehlikeli bir canavar olduğunu anlamıştık. Biz onu susturmazsak o oğlumuzu gücü altına alacaktı.  

RAM’dan (Rehberlik Araştırma Merkezi) çıkacak raporu beklemedik. Hiç vakit kaybetmememiz gerekiyordu. Özel eğitim merkezimizle ( Özem Özel Eğitim Merkezi) iletişim kurduk ve derslere hemen başladık.

Kerem sınıfta öğretmenle yalnız kalamıyor, sandalyede oturmuyor, masadaki materyallerle ilgilenmiyor, göz kontağı kurmuyordu. Konsantrasyonu hiç yoktu. Oyuncaklar hiç ilgisini çekmiyordu. Sadece bir materyal eline alıyor ve yalnızca onunla ilgileniyordu. Özel eğitimcimizle sıkı ve yoğun bir program başladık. İlk derslerde ben de girdim. Hem yapmam gerekenleri öğreniyor hem de Kerem’in dikkatini derse yoğunlaştırması için yardım etmeye çalışıyordum. Böyle haftalar geçti.

Kerem 3 yaşına girmişti. Her şey öyle yavaş ilerliyordu ki sabretmek çok zordu. Hayâl kırıklıklarıyla doluydu her günümüz. Onu anlamakta güçlük çekiyorduk. Onun bizi anlamakta daha da zorlandığını görüyor bundan dolayı kendimizi çaresiz hissediyorduk. Sonra bir gün Kerem’e ismini söyleyince, dönüp baktı. Bu bir mucizeydi. Sırf bunun için aylarca uğraşmıştık. Emeklerimizin karşılığını almaya başlıyorduk. Daha yoğun eğitim alarak açığımızı kapatmalıydık. Haftada 2 ders ile başladığımız eğitimi 4 e daha sonra 6 derse çıkardık. Yoğun eğitime evden katkı sağlayarak hızla aşama kaydetmesini sağlamak bizim görevimizdi. Bunu yılmadan yapmalıydık ve azimle.

Şimdi Kerem 6 yaşında. Haftada 12 ders alıyor. Artık göz kontağı kuruyor, adına bakıyor. Merhaba diyor. Nasılsın sorusuna iyiyim, diye yanıt veriyor. Kerem çok yol kat etti. Fakat eğitim süreğen bir şeydir. Her aşamadan sonra bir sonrakine geçmeliydik. Bunu ABA eğitimi ile başardık. Kerem, alfabeyi rakamları, renkleri, hayvanları öğrendi. Onları gördüğünde veya duyduğunda anlamlarını biliyor hale geldi. Kerem şu anda adını ve soyadını yazabiliyor. Tek rakamları toplayabiliyor.

Evde yaşadığımız zorluklar o öğrendikçe kolaylaştı. İhtiyaçlarını ifade edebildikçe yaşadığı sıkıntılar ve davranış bozuklukları yok denecek kadar azaldı. İnsanlardan kaçan çocuk kapı çaldığında kapıyı açan ve merhaba diyen bir çocuk oldu. Ne kadar çok eğitim alırsa kendini o kadar iyi ve güçlü hissedeceğini ve hayatını değerli ve güzel yaşayabileceğini çalışarak çözümlenemeyecek bir şey olmadığını bize gösterdi.

Kerem, otizmi ilk duyduğumuz günden bu yana çok yol ilerledi. Bunu özel eğitim sayesinde başardık. Daha çok yolumuz var. Bir yerden başlamak yolun yarısıdır derler. Fakat otizmde başlamak sadece yolun başı. Her ne olursa olsun otizm bitmeyecek bir şey olduğunu biliyoruz ama şunu da biliyoruz ki Kerem onun himayesine girmeyecek. Çünkü bunun için elimizden geleni her zaman yapacağız.

Özlem Uçak

Kerem’in annesi

 

Hiç yorum yok: