18 Eylül 2021 Cumartesi

Gölge Öğretmenimiz Olacak :)

Okullar açıldı. Çocukları olan ailelerin telaşı çok, malum. Biz de bu tatlı telaşın içindeydik bu hafta. Kerem anaokuluna başladı. 3 yıldır kreş ve özel eğitim derken bir çok yere girip çıktık fakat  anaokulu başka birşeymiş. Daha bir ciddiyeti, ağır oturaklılığı ve yıllardan süregelen bir disiplini var.  Heyecanlıyız. Toplumsal bir hareketliliği barındırdığı için daha paylaşımcı. Etrafta benim gibi heyecanlı anne babaları görmek onlarla aynı duyguları paylaşmak güzel bir duygu. 

Okulun ilk haftasında Kerem çok hareketli idi. Sınıftan kaçmalar, işine gelmeyen oyun veya dersler olduğunda masada oturmamalar, söz dinlememeler, yanıt vermemeler vs. vs... Tüm bunların sebebinin etrafı, insanları, malzemeleri, yani yeni olan herşeyi hemencecik kabullenememesi kendini ait hissetmemesinden kaynaklandığını ben biliyorum. Yeni uyaranlar onun konsantrasyonunu dağıtıyor ve sistemi bilmediği için başıboşluk hissediyor.  Öğretmeni de anlıyorum. En önce güvenliğinden endişe duyuyor. Sınıfta 10 çocuk var ve her birinden sorumlu olunca Kerem'e yeterli ilgiyi gösterememesi doğal.

Haliyle bizim için yepyeni bir ihtiyaç doğuyor. Kocaman gümbür gümbür gelen bir ihtiyaç: GÖLGE ÖĞRETMEN.

Kerem her atipik insan gibi sistem insanı. Kuralların olmasını, yapılacak işlerin bir sonraki adımını bilmek istemesi yeni hayata adapte olması için çok önemli. Bu noktada, anaokulu öğretmenimizin de önerisi ile "Gölge Öğretmen" arayışına geçtik. Böylelikle tüm eğitim öğretim hayatı boyunca gölge olunması gerekebileceği gerçeği ile de karşı karşıya kaldık. Bunun maddi boyutu bir yana doğru gölge öğretmeni bulmak zor. Özel eğitim alanında uzman kişiler yüksek ücretler talep ediyor. Bu alanda öğrenci olanlar ise uzun soluklu olamayabiliyor. Kerem birşeye alıştığında onun sürekli olmasını isteyen bir çocuk. Alışması zor, alışınca da bırakması zor. 

Bu hafta on  kişiyle görüştük.  Ya ücret düşük geldi ya da aradığımız özelliklere sahip değildi. Bizim vereceğimiz ücreti yükseltmemiz imkânsız. Böyle olunca bu alanda çalışmamış kişiler bulmak kalıyor bize. Bu da zaman kaybından başka birşey değil. Bunun sonucu ne olacak bilmiyorum. Umarım iyi olur. 


Derken yeni yepyeni bir yer ile tanıştık. Bize anaokulunda gölge öğretmenliği hizmeti verecek hem de tüm gün boyu özel eğitim, dil terapisi, ergoterapi ve psikolog desteği verecek mükemmel bir yer. Hemen bağlantıya geçtik. Ankara'da böyle bir yer yok. Burası şimdilik tek. Umarım daha çok olur. Çünkü özel eğitim gün içinde bir kaç saatle sınırlandırıldığı zaman yeterli olmuyor. Çocuğun hayatının içinde olması gerekiyor. Evde, okulda, sokakta, markette, avm de her yerde sürekli ona öğretmek gerekiyor. 

Umarım herşey Kerem için iyi olur. 

3 Eylül 2021 Cuma

OTİZMLİ NE YER / YEMELİ?


Evett gelelim anneler (ebeveynler) için en önemli konuya. BESLENME.

Pek tabi otizmli bir çocuğun sağlıklı, doğru ve doğal beslenmesi şart. Her çocuk gibi o da kahvaltısını, öğle yemeğini, ikindi atıştırmalığını ve akşam yemeğini zamanında ve doğru şekilde yapmalı. 

Ama şu var ki otizmli bireylerin uygulaması gerektiğini konu eden beslenme, bağırsak ve mide sağlığı konularında yazılmış bir çok kitap var. Onlardan birine şu aralar göz atıyorum. Otizm Olarak Bilinen Belirtilerden Kurtulmak. Yazarı Kerri Rivera. Diyetler ve beslenme protokolleri var kitapta. Yazarın otizmli çocuğuna uyguladığı beslenme şekillerini kitapta sayfalar dolusu okuyoruz. Kitabı okudukça anlıyoruz ki pek çoğundan uzun vadede yanıt alamamış. Kısa dönemde olumlu sonuç aldıkları pek tabi olmuş fakat zaman geçtikçe tam olarak iyileştirici bir çözüm bulamamış. 

Yani demem o ki en son söyleyeceğim şeyi başta söylemeliyim:

Ben otizmli bir çocuk annesi olarak otizmi tam olarak iyileştirici bir beslenme şeklinin, bir ilacın ya da bir yöntemin olmadığını düşünüyorum. Beslenme insanoğlunun hayatını kolaylaştırıcı sağlıklı yaşamın yolunu açan en o önemli etken. Bir otizmli için bu çok önemli evet. Fakat otizmi bitiren onu düzelten bir şey değil.   

Bilinmesi gereken şu:

Otizmi iyileştirecek tek çare diye bir şey yok, olmadığı için de her çocuğun iyileşmesi için tutulan yol, uygulanan tüm protokoller kendine özgü ve bireysel olmalı. Bu eğitim, beslenme ve kurulan ilişkinin şekline kadar hepsini kapsıyor. Bu yazımda beslenme konusunu anlatacağım için diğerlerine şimdilik değinmiyorum.

Dediğim gibi beslenme elbette önemli. Otizmli bir çocuğun mutlaka yemesi gereken besinler var. Onları aşağıda tek tek yazacağım.  (Yememesi gerekenleri saymama gerek yok. Çünkü her nörotipik çocuğun yememesi gereken yiyecekleri o da yememeli) Fakat otizmli bir çocuğun sakıncalı besinleri yememesi konusunda ailelerin çok katı olmaması gerekiyor.

Neden mi?

Otizmli çocuk diğer çocuklardan farklı. Ve biz aile olarak toplum olarak, eğitmenler olarak onu normal çocuk yapmanın çabasındayız. İşimizin özü bu. Bu noktada ben çocuğuma kreşte bir doğumgünü yapıldığı zaman sen o yaş pastayı yiyemezsin. Diyebilir miyim ya da demeli miyim? Kimi otizmli çocuk annesi bu konularda çok katı kurallar koyup uygulamaya çalışıyor. Onlara kolay gelsin elbette. Fakat ben kaş yaparken göz çıkarmak istemiyorum. Eğer cocuk yaş pasta yerken diğer çocuklarla iletişim kuracak, eğlenecek ve iyi vakit geçirecekse ona karşı çıkmamayı tercih ediyorum. 

Hayatımız dengelerden ibaret. Hepimiz için. Otizmli için de bu neden böyle olmasın? Bugün kocaman bir pastayı yiyebilir, fakat meyve yemez ya da meyvesuyu içmez. Diğer gün dört top dondurmayı yiyebilir ama patates yemez ya da sebze yer. Hepimiz, "normal" insanlar böyle yapmıyor muyuz?

Kaldi ki otizmli çocuklar yemek konusunda katı bir şekilde seçiciler. Sadece köfte yiyen ya da sadece tost yiyen çocuklar gördüm. Böyle bir durum varken  anne çocuğunu beslemekte çok zorluk yaşıyor. Yalnızca peynir yiyen otizmli bir çocuğa balık yedirmeye çalışan annenin neler çektiğini anneler bilir. 

Onların düzenli olarak Omega 3 ve omega 6 yağ asitlerine çok ihtiyacı var. Bunu sağlamanın tek yolu balık yedirmek. Ya da her gün bir çay bardağı zeytinyağı içirmek.  Yumurtasını zeytinyağında omlet yapmak. Lezzetli olacağı da aşikâr. Bir diğer yöntem günde bir tane (porsiyon) balık yağı vermek. Böylelikle omega3 omega6 yağ asitlerini , D vitamini ihtiyacını daha hızlı ve kesin yöntemle kaşılayabilmekteyiz. Tatlı son.

Beslenme deyince pek tabi bağırsaklardan bahsetmek gerekir. Otizmin bağırsak sorunlarıyla ilişkili olduğunu söyleyen pek çok kitap var. Bunlardan biri şu aralar elimde gezdirdiğim Otizm Olarak Bilinen Belirtilerden Kurtulmak. Kitap çok ağır protokollerden ve ilaç kullanımından bahsediyor. Otizmi sadece bağırsaklara bağlamak otizmi çok yanlış anlamamıza sebep olur kanaatindeyim. Kolaya kaçmak gibi geliyor. Daha pek çok bağlantı var, en önemlisi eğitim. (Şimdi konumuz bu değil. Bir sonraki sayıda yazacağım.) Bağırsaklarını düzenli çalıştırırsak otizmden kurtuluruz demek toz pembe bir fikir. Ancak insanoğlunun ikinci beyni bağırsakları ve midesi. Böyle düşününce faydalı bilgiler edinebileceğimi düşünüyorum ve kitabı okumaya devam ediyorum.

Otizmli,  nörotipiklere göre kokulara çok daha duyarlı. Kahvaltı masasındaki besin çeşitliliği çoğumuzun hoşuna giderken otizmli birinin iştahını kapatabilir. Su herkes için kokmayan bir sıvı iken onlar için çok farklı olabilir. 

 Oğlum hamburger çok seven bir otizmli. Haliyle yedirmek istediğim, tabi güzel kokan bir yiyecek varsa onu hamburgerin içinde servis edebiliyorum. Klasik anne hilesi. Hafif haşlanmış ve ezilmiş kabağı hamburgerin sosuymuş gibi ekmeğe sürünce hem lezzetli oluyor hem de hamburgerin o bilinen tadını bozmuyor. Mayonez yerine sarmısaklı süzme yogurt, ketçap yerine pişmiş domates. Turşu ve tabi marul. Hamburger adından yola çıkılınca fastfood gibi düşünmek yanlış olur. Oğlumun yediği en faydalı yiyeceklerden biri haline geliyor ve ana yemeğe dönüşüyor.

Oğlum bir gün eve pizza geldiğinde deliler gibi yiyince onun bir numaralı yemeği oldu. Hamburgere yaptığımız hileyi pizzaya yapmak çok daha kolay. Domatesi ve çırpılmış yumurtayı hamura sürüp bol yeşil biber, kapya biber, en az altı tane siyah ve yeşil zeytin ( günlük yenilmesi gereken ), kekik, sarmısaklı zeytinyağı, kişniş, karabiber, kış ise ıspanak ve üstünü kapatana kadar bol peynir. Bu da mutlu, lezzetli ve tatlı son.

Son olarak otizmli çocukların günlük olarak yemeleri gereken bazı yiyecekleri aşağıda şöyle sıralayayım:

1- Yumurta

2- Peynir

3- Kefir

4- Ayran/ Yoğurt

5- Havuç

6- Elma

7- Haşlanmış kemikli dana eti / doğal beslenmiş tavuk

8- Sızma Zeytinyağı

9- Sarmısak

10- Pişmiş soğan

11- Domates ( yaz ise)

12- Balık ( omega 3 omega 6 zengini)

13- Ceviz/ Fındık / Badem / Kuru kayısı / Hurma

14- Bakliyat ( mercimek, nohut, kuru fasulye, pirinç, bulgur)

Bunları sıklıkla hatta her gün tüketmesi gerekiyor.

Sanılanın aksine süt ve süt ürünlerinin çok faydalı olmadığını söyleyen onlarca bilimsel kaynak var. Glüten ve laktozun insan vücudunu yıprattığı, toksin biriktirdiği, yorduğu ispatlanmış. Eğer otizmli çocuğunuz süt içmek istemiyorsa onu zorlamayın.  Kefir, ayran besin değeri daha yüksek içecekler ve seviyor. Çocuklara bunları alıştırmak bana göre sütten daha faydalı olacaktır. 

Otizmli çocuklar duyarlı, sağduyuları yüksek ve aslına bakılırsa neyin doğru neyin yanlış olduğunu herkesten daha iyi bilen insanlar. Çocuğunuz eğer bir şeyi yemek istemiyorsa bilin ki ona iyi gelmeyecek demektir. Zorlamamak gerekir. 

Oğlum yaz ayı boyunca hiç yumurta yemedi. Zorla yedirdiğim bir gün ishal olduğunu gördüm. Sıcakta vücununun yumurtayı kaldıramayacağını biliyordu, ben bilmiyordum. Artık hiç bir şey için onu zorlamıyorum. 

Çocuklar yönlendirilebilir elbette. Ama bazen durumu akışına bırakmak daha iyi sonuçlar doğurabilir. Eğer otizmli çocuk kahvaltı etmek istemiyorsa bırakın etmesin. Öğle yemeğinde yeni bir tad denemeye hazırlanıyordur belki. Onlar bizlerden farklı düşünüp başka türlü bakıyorlar dünyaya. Onlara saygı duyup bazen rahat bırakmak, onları tanımak ve anlamak için gerekli olabilir. Bizim onlardan öğreneceklerimizin de olacağını hiç unutmamak gerekir. 







1 Eylül 2021 Çarşamba

Otizm... O ne!


5 Mayıs 2017 Kerem 16 aylık. O zamanlar otizmden bihaberdik. Nasıl haberimiz olsun. Bebek adını seslenince dönüp bakıyor, hatta gülümsüyor. Otizm için en önemli sorun iletişimdir. Etkileşimi var. Tepki veriyor. Söylenenleri anlıyor. Sıradışı hareketleri, davranışları yok. Konuşma dersek, daha 16 aylık ve erkek o yüzden, halk arasındaki genelgeçer bakış açımız gündemde.
"Erkek çocuk geç konuşur. " Fakat 18. ay oldu, 22.ay oldu, 25 oldu hâlâ ne anne ne baba çıktı. Hadi onları boşverin, mö, mi, gak guk hiçbirşey yoktu. Otizmin ilk teşhisini koyarken görülmesi gereken kuralların sadece konuşma tarafı eksikti. Diğer özellikler ise şöyle, -isme tepki verme -eliyle işaret etme -kendi etrafında dönme, -elini gözünün önünde ileri geri sallama, - dönen veya senkronize hareket eden nesnelere hipnotize olmuş gibi bakma

Bunların hiçbiri olmuyorken bizim bu otizm canavarını fark etmemiz imkansızdı.

Demem o ki:
Anneler ve babalar olaya dışarıdan bakamıyor. Farkına varamıyor. Çok belirgin özellikler var olsa bile bunu farkına varmadan görmezden gelebiliyor.
Bu yüzden her ebeveyn, bebeklerini/ çocuklarını bir psikiytriste veya nörologa bebeğin yaşı ne olursa olsun her yıl muayene ettirmeliler.
Erken fark etmek erken müdahele demek ve erkenden başlayacak yoğun özel eğitim demek. Bunun kıymeti ilerleyen yaşlarda çıkıyor.
Ne kadar erken kabullenir ve ona göre yaşamımızı kurarsak çocuğumuz ve bizler yani aileler için o kadar güzel rahat ve sağlıklı bir yaşam olur.
Lütfen her yıl bir çocuk psikiyatristine gidin...