9 Temmuz 2020 Perşembe

SÜRTÜNÜŞ

Yavaşça yanına uzanıyorum. Öyle yavaş ki kendi nefesimi duyuyorum. Tutuyorum. Yanında iri duran cüssem istemsizce çarşafa sürtünüyor. Off… Devasa bir gürültü çıkıyor. Bir taşla iki kuş vurayım diye üzerinde eğreti duran yorganımsı battaniyeyi bacaklarına örtmeye kalkıyorum. Sürtünme sesleri birbirine karışıp bitiversin.  Battaniyenin çarşaftaki yolculuğu uzun. Yolculuğun bitmesini izlerken dudağımı ısırıyorum. Benim olağan hareketim. Ak ve boğumlu minik bacaklar, cenneti havada tutan iki sevimli sütun. Onlara dokunmamak için sık dişini, ısır dudağını. Bir oh çekiyorum. Tabi sessizce. Yolculuk bitiyor. Tutmakta olduğum nefesi öyle bir bırakışım var ki ezelden açık olan göğüs uçlarım ürperiyor. Sağa sola bakabilecek kadar bir tutam ay ışığı oynuyor üstünde. Işığın bana gösterdiği pembe yanaklara, dayanamıyor, hafifçe dokunuyorum. Parmağımın ilk boğumun ucunda bir titreme. Eyvah uyanıyor derken sadece kıpırdanıyor, yan dönüyor.  Şimdi minik ağzı koynumun hizasında. Mememin şişkin ucuna değiyor.  Kollarımı koyacak yer buluyorum. Dünyam koynumda. Kollarım yerinde. İşte. Dedikleri tüm ömre bedel an. Öylece durmak var, sabah olana dek. O ay ışığını üzerimize salan tül perdenin açıklığını kapatmayı unutuyorum. Ay ışığı da bizle…

Hiç yorum yok: