MÖÖ
Yazan: Özlem Y. Uçak
Küçük kardeşim Kerem’e ineklerin nasıl ses çıkardığını öğretmeye
çalışıyorduk. 3 yaşındaydı fakat pek konuşamıyordu. Özel eğitim öğretmenleri,
ben, annem hepimiz seferber olmuştuk. Bir gün üst komşumuz Sema teyze bize
geldi. Hafta sonu için Ata Çiftliği’ne gideceğini, oradaki ineklerin çok
lezzetli sütlerinin olduğunu söyledi. Annem evde kefir yapardı. Kerem otizmli
olduğu için ona çok faydalı bir içecek.
Sema teyze çiftliğe bizi davet ettiğinde annem kabul edince sevinçten
havalara uçtum. Kerem nereye gideceğimizi anlamamıştı. Ata Çiftliği’nin fotoğraflarını
göstermemiz gerekiyordu. Sema teyze telefonundan fotoğrafları gösterdi. “Kerem
bak! Hafta sonu bu inekleri görmeye gideceğiz,” dedim. Kerem fotoğraflara baktı
ve gülümsedi.
O sırada annem, “İnekler nasıl ses çıkarır?” diye sordu. Yine söylemiyordu.
Ona bunu nasıl öğretecektik?
Hafta sonu gelip çatmıştı. Güneş gökyüzünde pırıl pırıl parlıyordu. Sema
teyze kapımızı çaldı. “Hazır mısınız?”,
“Hazırız,” diye sevinçle bağırdım. Kerem de heyecanlıydı. İnekleri
göreceğini bildiğini anlamıştım.
Çiftlik alanına girer girmez bir koku duyumsadım. Kokunun ne olduğunu
sordum. Çiftliğin sahibi amca, ahır kokusu olduğunu inek çiftliklerinde böyle
bir koku duyulduğunu, bunun çok normal bir şey olduğunu söyledi. Şimdi inekleri
görmek için daha da sabırsızlanmıştık. Gerçekten de o kadar büyükler miydi
acaba? Merakımı az sonra giderecektim.
Kerem’in elinden tuttum. Amcayı takip ediyorduk. Büyük bir otlak alanına
geldik. Onlarca inek alanda dolaşıyordu. Güneş kadar canlı, kahverengi, parlak
tüyleri, kocaman baş ve gövdeleri ve uzun kuyrukları vardı. Düşündüğümden çok
daha iri hayvanlardı.
Kerem birden çitin kapısını açıp ineklerin olduğu yöne koşmaya başladı.
İnekler sürü halde yürüyorlardı aralarına girdi. Çok eğleniyordu.
Amca kucağında bir buzağı ile yanımıza geldi. Hayatımda gördüğüm en güzel
buzağıydı. Karamel rengi tüyleri, kocaman yuvarlak gözleri vardı. Kerem
buzağının yanına çökmüş onu okşamaya bile başlamıştı.
Tam bu sırada diğer ineklerden biri ‘Möö’ dedi. Bir süre sonra hepsi ‘Möö’
diye sesleniyorlardı. “Bak Kerem! İnek möö diyor,” diye coşkuyla söyledim.
“İnekler nasıl ses çıkarır?” dedim. Kerem bana döndü, gözlerime baktı ve net
bir şekilde ‘Möö’ dedi. Kulaklarıma inanamamıştım. Burada, ineklerin arasında
hemencecik söyleyivermişti. Hem de benimle göz teması kurabilmişti. “Kerem
harika söyledin ve bana çok güzel baktın,” dedim. O sırada annemi gördüm.
Sevinçten gözleri dolmuştu ve gülüyordu. İneklerin arasında onlarla beraber
koşup oynadık. İnekler ot yiyordu. Kerem yerden ot koparıp ağızlarına vermeye
çalışıyordu. Hiç korkmuyordu sanki yıllardır bu ahırda yaşıyormuş gibi onlara
alışmıştı.
Buzağıyı severken kulaklarının titrediğini fark edince gülmekten yerlere
yattı. Annem çitin arkasından fotoğraflarımızı çekiyordu. Sonra yanımıza geldi,
o da buzağıyı sevdi. Öyle mutluyduk ki o duyumsadığım ahır kokusunu bile
unutmuştum. Kerem’in kokuyu hâlâ duyumsadığını biliyordum, çünkü kokulara ve
seslere karşı çok hassas. Burada mutlu olduğu için sakin duruyordu.
Biz ineklerle oynarken Sema teyze seslendi; “Kerem, Asya! Haydi artık
gelin, yemek hazır. Daha tavuk ve ördekleri göreceğiz.”
Birden aklıma gelmişti. Tavuk ve ördeklerin de nasıl ses çıkardıklarını
Kerem’e öğretebilirdik. Sabırsızlanmıştım. Öğle yemeğimizi hızla yiyip onlara bakmaya
gittik. Fakat ne tavuklar ne de ördekler ses çıkarıyorlardı. “Onlar için başka
bir gün yine geliriz,” dedi, annem. Buna çok sevinmiştim. Çünkü burası çok güzeldi.
O gün anladım ki kardeşim Kerem’in öğrenmesi için görmesi gerekiyordu.
Otizmli bir çocuk için görmek onun anlamasını ve öğrenmesini kolaylaştırıyordu.
Hayvanları en güzel böyle öğrenebiliyordu. Tekrar bu çiftliğe gelmemiz şarttı. Tavukların
‘gıt gıt gıdak’, ördeklerin de ‘vak vak’ diye ses çıkardıklarını ona gösterebilecektik.
Tabii keyifleri olur da ses çıkarırlarsa…
Akşama kadar çiftlikte hiç unutamayacağımız bir gün geçirdik. Eve dönme
vakti gelmişti. Çok yorulmuştuk. Kerem de ben de arabada uyuyakaldık. Bir ara
uyandım. Kerem uykusunda sayıklıyordu. Ne mi diyordu? ‘Möö!’ diye
sesleniyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder