2 Nisan 2025 Çarşamba

Otizm Farkındalık Çocuk Öyküsü


MÖÖ

Yazan: Özlem Y. Uçak

Küçük kardeşim Kerem’e ineklerin nasıl ses çıkardığını öğretmeye çalışıyorduk. 3 yaşındaydı fakat pek konuşamıyordu. Özel eğitim öğretmenleri, ben, annem hepimiz seferber olmuştuk. Bir gün üst komşumuz Sema teyze bize geldi. Hafta sonu için Ata Çiftliği’ne gideceğini, oradaki ineklerin çok lezzetli sütlerinin olduğunu söyledi. Annem evde kefir yapardı. Kerem otizmli olduğu için ona çok faydalı bir içecek.

Sema teyze çiftliğe bizi davet ettiğinde annem kabul edince sevinçten havalara uçtum. Kerem nereye gideceğimizi anlamamıştı. Ata Çiftliği’nin fotoğraflarını göstermemiz gerekiyordu. Sema teyze telefonundan fotoğrafları gösterdi. “Kerem bak! Hafta sonu bu inekleri görmeye gideceğiz,” dedim. Kerem fotoğraflara baktı ve gülümsedi. 

O sırada annem, “İnekler nasıl ses çıkarır?” diye sordu. Yine söylemiyordu. Ona bunu nasıl öğretecektik?

Hafta sonu gelip çatmıştı. Güneş gökyüzünde pırıl pırıl parlıyordu. Sema teyze kapımızı çaldı. “Hazır mısınız?”,

“Hazırız,” diye sevinçle bağırdım. Kerem de heyecanlıydı. İnekleri göreceğini bildiğini anlamıştım. 

Çiftlik alanına girer girmez bir koku duyumsadım. Kokunun ne olduğunu sordum. Çiftliğin sahibi amca, ahır kokusu olduğunu inek çiftliklerinde böyle bir koku duyulduğunu, bunun çok normal bir şey olduğunu söyledi. Şimdi inekleri görmek için daha da sabırsızlanmıştık. Gerçekten de o kadar büyükler miydi acaba? Merakımı az sonra giderecektim. 

Kerem’in elinden tuttum. Amcayı takip ediyorduk. Büyük bir otlak alanına geldik. Onlarca inek alanda dolaşıyordu. Güneş kadar canlı, kahverengi, parlak tüyleri, kocaman baş ve gövdeleri ve uzun kuyrukları vardı. Düşündüğümden çok daha iri hayvanlardı. 

Kerem birden çitin kapısını açıp ineklerin olduğu yöne koşmaya başladı. İnekler sürü halde yürüyorlardı aralarına girdi. Çok eğleniyordu. 

Amca kucağında bir buzağı ile yanımıza geldi. Hayatımda gördüğüm en güzel buzağıydı. Karamel rengi tüyleri, kocaman yuvarlak gözleri vardı. Kerem buzağının yanına çökmüş onu okşamaya bile başlamıştı. 

Tam bu sırada diğer ineklerden biri ‘Möö’ dedi. Bir süre sonra hepsi ‘Möö’ diye sesleniyorlardı. “Bak Kerem! İnek möö diyor,” diye coşkuyla söyledim. “İnekler nasıl ses çıkarır?” dedim. Kerem bana döndü, gözlerime baktı ve net bir şekilde ‘Möö’ dedi. Kulaklarıma inanamamıştım. Burada, ineklerin arasında hemencecik söyleyivermişti. Hem de benimle göz teması kurabilmişti. “Kerem harika söyledin ve bana çok güzel baktın,” dedim. O sırada annemi gördüm. Sevinçten gözleri dolmuştu ve gülüyordu. İneklerin arasında onlarla beraber koşup oynadık. İnekler ot yiyordu. Kerem yerden ot koparıp ağızlarına vermeye çalışıyordu. Hiç korkmuyordu sanki yıllardır bu ahırda yaşıyormuş gibi onlara alışmıştı.  

Buzağıyı severken kulaklarının titrediğini fark edince gülmekten yerlere yattı. Annem çitin arkasından fotoğraflarımızı çekiyordu. Sonra yanımıza geldi, o da buzağıyı sevdi. Öyle mutluyduk ki o duyumsadığım ahır kokusunu bile unutmuştum. Kerem’in kokuyu hâlâ duyumsadığını biliyordum, çünkü kokulara ve seslere karşı çok hassas. Burada mutlu olduğu için sakin duruyordu.  

Biz ineklerle oynarken Sema teyze seslendi; “Kerem, Asya! Haydi artık gelin, yemek hazır. Daha tavuk ve ördekleri göreceğiz.”

Birden aklıma gelmişti. Tavuk ve ördeklerin de nasıl ses çıkardıklarını Kerem’e öğretebilirdik. Sabırsızlanmıştım. Öğle yemeğimizi hızla yiyip onlara bakmaya gittik. Fakat ne tavuklar ne de ördekler ses çıkarıyorlardı. “Onlar için başka bir gün yine geliriz,” dedi, annem. Buna çok sevinmiştim.  Çünkü burası çok güzeldi.

O gün anladım ki kardeşim Kerem’in öğrenmesi için görmesi gerekiyordu. Otizmli bir çocuk için görmek onun anlamasını ve öğrenmesini kolaylaştırıyordu. Hayvanları en güzel böyle öğrenebiliyordu. Tekrar bu çiftliğe gelmemiz şarttı. Tavukların ‘gıt gıt gıdak’, ördeklerin de ‘vak vak’ diye ses çıkardıklarını ona gösterebilecektik. Tabii keyifleri olur da ses çıkarırlarsa…

Akşama kadar çiftlikte hiç unutamayacağımız bir gün geçirdik. Eve dönme vakti gelmişti. Çok yorulmuştuk. Kerem de ben de arabada uyuyakaldık. Bir ara uyandım. Kerem uykusunda sayıklıyordu. Ne mi diyordu? ‘Möö!’ diye sesleniyordu.                 

Hiç yorum yok: